Saturday Night Love hikayemiz son hızla devam ederken -takip etmeyi unutmayın- ben de bu arada başka bir hikayeye başlamak istiyorum.^^
Tanıtım niyetine de direk giriş bölümünü veriyorum. Lütfen düşüncelerinizi de benimle paylaşın :')
GİRİŞ
Geldiğinde nefes nefese
kalmıştı. İçeri girer girmez çantasını kenara atıp koltuğuna oturdu, kulaklığını taktı. Saate baktı,
tam vaktiydi.
“İyi akşamlar! Şuan
Music City radyosundasınız. Ben Yun. İki saat boyunca size eşlik edecek olan
Gaemjeong Belsoli (Duyguların Melodisi) başlıyor.”
***
Saate baktı. Çoktan başlamış olmalıydı. “Acele etsene…”
diye söylendi içinden. Kız arkadaşının o yavaş hareketlerine dayanamıyordu.
Kötü bir şey söylememek için dudağını ısırdı. En ufak bir şeyde Eunhee’nin
alınacağını ve uzun süre ona tavır yapacağını biliyordu.
-“Sorun nedir”? diye sordu Eunhee çantasını masasının
üzerine koyarken. Tamamen hazırdı.
-“Ne sorunu?” En kötüsü de buydu. Eunhee derin bir
şekilde iç çekti.
-“Bunca zaman sonra bile hala neden böyle davranıyorsun
anlamıyorum.”
-“Nasıl davranıyormuşum?”
-“Seni iyi tanıyorum bayım, yüzüne bakınca ne
hissettiğini anlıyorum. Bir şey olduğunda ne olduğunu bana söylemelisin. Yoksa
her şey daha da kötü olur.”
-“Söyleyince de daha iyi olmuyor Eunhee. Bilmediğimiz
şeylerle daha mutluyuz.”
-“Ben değilim, bilmek istiyorum.”
-“Sanki daha önce bunları yaşamamışız gibi davranma
lütfen. Kapatalım gitsin şu lanet konuyu.”
Eunhee
sert hareketlerle çantasını alıp kapıya yöneldi.
-“Güle güle.” Dedi monoton bir ses tonuyla. O çıktıktan
sonra “Kahretsin!” diye bağırdı. Peşinden koşarak dışarı çıktı:
-“Eunhee! Böyle yapma…” Eunhee durdu ama arkasını
dönmedi.
-“Sen böyle yapma.” Dedi. Ona döndü. “Biliyor musun?”
diye devam etti gözlerine bakarak. “Son zamanlarda bu sık sık aklıma geliyor…
Neden seninle birlikteyim? Çünkü seni seviyorum. Ama sen… Bir kez bile beni
sevdiğini söylemedin.” Sonra koşarak arabasına gitti. Bu sefer arkasından
koşmadı. İşe yaramayacağını biliyordu. Sadece
her şeyi daha kötü yapardı bu. Eve geri döndü.
-“Yine nostalji yapıyor sanırım.” Diye mırıldandı kendi
kendine, güldü. Seo Taiji’nin çok popüler olduğu zamanları düşündü. Kendisi de küçüktü
gerçi ama yine de hatırlıyordu. Gözlerini kapatıp kendini akışa bıraktı. Sözlerine eşlik ederken gözlerinin dolduğunu hissediyordu.
"Biliyorum,
Bu gece devam ediyor ve geçiyor
Aslında herkes bu nedenle "beni terk etmek zorunda"
Şimdi ben de bunu bilebiliyorum
Biliyorum
"Seni seviyorum" kelimelerini söyleyememek
Ne olursa olsun, her durumda şimdi çok geç
O zaman, ben ne yapıyordum?
Bu gülüş çok güzeldi
...
Şuanda ağlıyorum
Biliyorum..."
Şarkı sona erdiğinde
onun tanıdık sesi kulaklarını doldurdu.
“Bur bir aşk şarkısı ama benim için geçmişi temsil ediyor. Çocukken bu şarkı çaldığında sözlerinin manasını kavrayamazdım. Artık bu şarkıyı her
dinlediğimde hüzün de birlikte geliyor. Ama geçmişe ait olduğu için... Ve geçmişe ait her şey insanı
hüzünlendirir. Özellikle güzel anılar… Onların geçmişte kaldığını ve bir daha
yaşanmayacağını bilmek öylesine acıdır ki başka hiçbir şeyin yerini
tutamayacağını düşünürsünüz. Çocukluğum, mutluluğum, huzurum… Hepsini
kaybettiğim ve bir daha geri alamayacağım gerçeği. Beni en çok üzen şey bu.”
Gülümsedi. Onun duygularını ne
güzel de anlatmıştı. Kyuhan işte aynı böyle hissediyordu. Geçmişe özlem
duyuyordu. Eskisi gibi kaygısız, korkusuz olsaydı ne güzel olurdu!
“Şimdi benden bir
şarkı dinlemek ister misiniz? Çocukluğumdan bahsedince aklıma bu şarkı geldi.”
Eskiden neşemiz
vardı, gülümserdik her gün, uzaktaydı hüzün
Hayallerimiz vardı,
uçurtmalar geçer içinden, cumartesi öğlen
Boyalarımızla
oynardık, rengârenkti her şey, karanlığı boyardık
...
Koşardık bayırlarda,
ağaç evler kurardık, bedavaydı çiçekler, taçlar yapardık
Düşsek bile olsun,
yeniden kalkardık, acıtmazdı hayat
Ve birden büyüdük
aniden… Ve birden küçüldü hayaller…
Büyüdük aniden…
Büyüdük aniden…
Ve birden büyüdük aniden… Ve birden küçüldü hayaller…
Ve birden uzaklaştı
gökyüzü… Ve birden gömüldük dertlere…
Büyüdükte sanki ne oldu, çocukluğu unuttuk, yalanlara boğulduk
Büyüdükte sanki ne
oldu, umutları kuruttuk, savaşta vurulduk
Büyüdük aniden… Büyüdük aniden… Büyüdük aniden…
Küçüldü dünyamız…
Bu ses…
Kyuhan bu sesi yüreğinde hissediyordu. Kulağında kalbine
giden yolu öylesine iyi biliyordu ki bu ses, hiçbir yere çarpmadan, takılmadan
doğruca içine işliyordu. Normal konuşmaları bile melodi gibi geliyordu. Nefes
alışverişini müzik sanıyordu Kyuhan…
Bu ses…
Bu ses onun umudu, korkusu, hüznü ve mutluluğuydu…
Bu ses onun yaralarını saran tek şeydi.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder