10 Kasım 2013 Pazar

Gaemjeong Belsoli -1.Bölüm-

                Çalan saati kapatırken kendini tuhaf hissediyordu. Her an bir şey olacakmış gibi... Elini yüzünü yıkadıktan sonra kahvaltı yaptı, bir yandan da gazeteye göz gezdirdi. Dişlerini fırçalarken aynada kendini incelemeye başladı. Çok yorgun görünüyordu.
                Kendisini rahatsız etmemesi için önce saçlarını topladı. Günlük bakımını yaptıktan sonra tarayıp, eliyle şekil verdi. Dar paça, koyu renk bir kot pantolon, üzerine de saçlarına uyum sağlayacak kırmızı bir kazak giydi. Kahverengi botlarını ve ceketini giyerken kışın çok erken çabuk geldiğini düşünüyordu. Küçük dairesinin kapısını kilitlerken bu monoton hayatını sevdiğini söyledi kendine.
                Her zaman gittiği kitap ve CD mağazalarını gezerken işe gitmesi gerektiğini unutmuştu. Hatırlayınca eli ayağı birbirine dolaştı, hızlı adımlarla yürümeye başladı. Bir zamanlar her kız çocuğu gibi onun da hayallerini süsleyen TVXQ’yu düşündü. Hala onları çok seviyordu ama artık çocuksu hayallerden sıyrılmıştı. “Winter Rose” şarkısını mırıldanırken zamanın ne kadar çabuk geçtiğini düşündü. Bu şarkı çıkalı bile iki yıl olmuştu. Yaşlanmış hissediyordu.
                Fotoğraf çekimleri bittiğinde saat yedi olmuştu. Programının başlamasına üç saat vardı. O zamana kadar dinlemek istiyordu. Ajanstaki diğerleri birlikte yemek yedikten sonra en iyi arkadaşıyla buluştu. Aslında pek çok arkadaşı vardı, insanlar onu seviyordu çünkü o güzeldi. Hepsi bu kadar. Jimin ise onun çok da güzel ya da anlayışlı olmadığı zamanlardan beri vardı. Tam on yıl… Birlikte ortaokul ve liseden mezun olmuşlardı. Jimin babası ölünce küçük erkek kardeşine bakmak için çalışmaya başlamış, üniversiteye gidememişti.  Şimdiyse, bir mağazada çalışıyordu.
Hana onu almaya gittiğinde elbette henüz yemek yememişti. Jimin’in evine gittiler. Ufaklık artık ufak değildi. Boyu Hana kadardı. Yemek yapmıştı. Onlar yemek yerken Hana da yeni çıkan kitaplardan, filmlerden ve albümlerden bahsetti. Jimin’in kardeşi içeri gittikten sonra:
TVXQ - Hug (Debut Sahnesi)
-“Yakında TVXQ  10.yılını kutlayacak.” Dedi Hana. “Ve biz de.”  Jimin kocaman gülümsedi.
-“Ah biliyorum… Ama…” Omuz silkti. “O kadar zaman geçtiğine kim inanır?”
-“Sanki üzerinden sadece bir hafta geçmiş gibi. İnanılmaz bir showcasedi gerçekten. BoA o zaman sadece 16 yaşındaydı. Hug’ı ilk duyduğumda hissettiklerim hala burada, canlılar.” Dedi Hana.
-“Hadi oradan!” dedi Jimin.
-“Hahahah ben çok ciddiyim. Ve o zamanlar bir kedim de vardı, hatırlıyor musun?” Onun kahkahalarını Jimin de katıldı. 
-“Hatırlamaz olur muyum? Kutsal ilan etmiştin onu.”
-“Sonra kaçıp gidince arkasından çok ağlamıştım. Hain kedi.”
-“Sence hala yaşıyor mudur?” diye sordu Jimin.
-“Ortalamaya bakarsak bir iki yılı kaldı. Yaşıyorsa bile onu tanıyabileceğimi sanmıyorum.”
               
                Biraz daha sohbet ettikten sonra Hana geç kalmış olduğunu gördü. Apar topar hazırlanınca Jimin ona pek çok kez güldü. Hana yoldayken her zaman bu kadar dalgın olmasının nedeninin neler olabileceğini düşünüyordu. Pek çok seçeneği vardı.


Geldiğinde nefes nefese kalmıştı. İçeri girer girmez koltuğuna oturup, kulaklığını taktı. Saate baktı, tam vaktiydi.
                                                          
“İyi akşamlar! Şuan Music City radyosundasınız. Ben Yun. İki saat boyunca size eşlik edecek olan Gaemjeong Belsoli (Duyguların melodisi) başlıyor.”

***

Programın konusunu “geçmişe özlem” olarak seçmişti. Bu yüzden de arka arkaya eski şarkılar çalıyor ve benzer şeylerden bahsediyordu. HOT’nin “Full of Happiness” şarkısını çalarken bu şarkıya dair olan pek çok anısını anlattı. Duygularını paylaşmak isteyenler olursa arayabilecekleri numarayı tekrar ettikten sonra:
-“Şimdi çalacağım parçanın yeri benim için çok ayrı. Bu şarkının söylendiği ilk gün en iyi arkadaşımla tanıştım. Hala en iyi arkadaşım ve sonsuza dek öyle kalacak. TVXQ’nun Hug şarkısı şimdi sizlerle.”

Şarkı sona erdikten sonra arayan ama kendini tanıtmak istemeyen bir dinleyici bağladılar.
-“Merhaba, size nasıl hitap etmemi istersiniz?”
-“Merhaba, hoşlanmasam da arkadaşlarım bana Jocha der.”
-“Dahi mi? Bundan neden hoşlanmıyorsunuz?”
-“Çünkü zeki olmak iyi bir şey değil.”        
-“Her zaman biraz zeki olsaydım daha çok işe yarayacağımı düşünmüşümdür.”
-“Ne gibi?”
-“Doktor ya da öğretmen olabilirdim, belki. Neyse, Jocha-sshi, biraz da siz anlatın. Canınızı sıkan şey neyse çözüm bulmaya çalışalım, bulamasak bile en azından rahatlamış olursunuz.”
-“Kız arkadaşımla ilgili. Daha önce söylediklerinizin pek çoğunu uyguladım. Ona olan davranışlarıma dikkat ettim. Gerçekten de çok işe yaradı, teşekkür ederim. Ama bazen dayanamıyorum. O kadar… O kadar hassas ve kırılgan ki… En küçük şeyler bile kocaman bir sorun oluyor. Ve ben… Ben ne yapacağımı bilmiyorum.”
-“Sizce onu bu kadar hassas yapan nedir?”
-“Sanırım… Sanırım benim biraz içine kapanık biri olmam.”
-“Ona pek bir şey anlatmıyor olmalısınız.”
-“Evet, belki… Ama ne zaman anlatmaya kalksam hep yanlış anlıyor ve yine sorun çıkıyor. Bu yüzden ben de anlatmak istemiyorum. Ama yine sorun çıkıyor.”
-“Onu sevdiğinizi ona hissettiriyor musunuz?”
-“Ben yapmam gereken her şeyi yapıyorum.  Bütün özel günlerimizi hatırlıyorum, benden bir şey istediğinde yapmaya çalıyorum ve…”
-“Affedersiniz bayım, ben bunu sormamıştım. Kadınların duyguları güçlüdür. Gerekenleri yapıyor olmanızın hiçbir önemi kalmaz. Eğer onu sevdiğinizi hissetmiyorsa…”
-“…”
-“Ne kadar zamandır birliktesiniz?”
-“iki yıl oldu.”
-“Onu sevdiğini kaç kere söylediniz?”
-“Şey… Ben kolayca bu tür şeyler söyleyebilen biri değilim. Hiç söylemedim.”
-“Hmm… Peki onu seviyor musunuz?”
-“Ev.. Yani... Bilmiyorum… Bunu nasıl anlayabilirim? Onu gerçekten sevip sevmediğimi.”
-“Mesela yarın geldi ve sizden ayrılmak istedi, ne yaparsınız?”
-“…”
-“Bayım?”
-“…”
-“Jocha-sshi?”
-“…”
-“Orada mısınız?”
-“Evet, anladım. Teşekkür ederim.”
-“Rica ederim ama…”
-“Dıt dıt dıt…”

Hat kesilmişti. Dinleyicilere teşekkür ettikten sonra CSJH’nin “Too Good” şarkısını çaldı. Arayan adam aklına takılmıştı. Ne anladığını, ne yapacağını merak ediyordu. Radyo programı sunmaya başladığından beri pek çok garip insana rastlamıştı. Ama bu seferki hakkında endişeliydi. Ah ne olurdu sanki biraz daha zeki olsaydı… Adamın ne demek istediğini anlar ve ona göre davranırdı.

Program sona erene kadar Jocha aklından uçup gitmişti. Eve yürürken yeniden aklına geldi ama bu sefer o kadar umurunda olmadı. Eve vardığında saat birdi. Eskiden bu saatte dışarıda olmaktan korkardı ama artık o kadar alışmıştı ki gündüz dışarıda olmak tuhaf geliyordu. Yarın yine aynı saatte kalkıp, aynı şeyleri yapmak için yatağına girdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder