11 Aralık 2013 Çarşamba

Gaemjeong Belsoli -12.Bölüm-


Yazarın Notu: Bu bölüm Jinyoung ile Jimin’in trajikomik hikayesidir.

***

                Her şey soğuk ve karlı bir kış gününde başlamamıştı.  Ama öyle bir günde sona ermişti. Tipi başlamış, insanların evlerine saklanmıştı. Ne bir ses ne bir yüz vardı beyaz sokaklarda. Yer beyaz, gök beyaz, evler, ağaçlar, arabalar beyazdı.
               
                “Her zamanki yerde.”

Jimin böylesine soğuk bir günde Jinyoung’un onu ne demeye çağırdığını merak ediyordu. Yine de Jimin karı severdi, soğuktan donacak bile olsa… Geldiğinde Jinyoung oradaydı, oturmuş soğuktan titreyen çenesine hakim olmaya ve ellerini cebine koyarak ısınmaya çalışıyordu. Jimin elinden geldiğince sessiz ve yavaş hareketlerle Jinyoung’un yanına geldi. Jinyoung ona baktı, suratı kıpkırmızıydı. Çok beklemiş olmalıydı, Jimin’in içi cız etti.
-“Geldim.” Dedi.
-“Senden bir şey isteyeceğim.” Diye cevap verdi Jinyoung. O ise sesini çıkarmadı.
-“Git. Bir daha gelmemek üzere, git.”
-“Git desen bile gitmeyeceğime söz vermiştim.”
-“Sözünü tutmanı istemiyorum.”
-“Git dediğinde gidip, gel dediğinde gelmemi mi bekliyorsun? Ben hayatın önünde eğilmedim ki senin karşında eğileyim?” (Al Capone)
-“Peki, ben seni istemiyorsam bile, kalmaya devam mı edeceksin?”
-“Beni istemediğine inandırabilirsen, belki giderim.”
-“…”
-“…”
-“Gitmen gerektiğinde gitmezsen, gittiğinde geç kalmış olursun.” (The World Fastest Indian 2005)
-“Şimdi gidebilirim belki ama biliyorsun, bazen gitmek yıllar sürebilir.” (Nuovo Cinema Paradia 1988)

***

                Onu inandırması mümkün değildi. Çünkü Jimin ona inanmayacak kadar seviyordu onu. Daha da kötüsü o da kendi söylediğine inanmayacak kadar seviyordu Jimin’i.

                Peki neden Jinyoung neden gitmesini söyledi içindeki bunca sevgiye rağmen? Bilmiyoruz. Belki annesi onaylamamıştı bu ilişkiyi, belki de en iyi arkadaşı aşık olmuştu Jimin’e… Belki sadece onu hak etmediğini, daha iyilerine layık olduğunu düşündüğü için yapmıştı bunu… Belki de böylesine bir zaaftan kurtulmak istiyordu kendince… Dediğim gibi nedenini bilmiyoruz. Ama ne önemi var ki nedeninin? Sonucunda bu olay Jimin için yeterince yakıcı ve yıkıcı olmuştu değil mi? Acı verici bir ayrılığın yaşattığı tüm olumsuzlukları tatmış, en sonunda kendine tutunacak bir dal bulmuş ama içindeki bu acı hiç yok olmamıştı. Ufak bir şeyde, üzerinden hiç zaman geçmemişçesine canlanırdı.

Aşk hiç biter mi?

Kalır adımızla, bir sokak duvarında, bir ağaç kabuğunda, bir takvim kenarında
Kalır bir çiçekte, bir defter arasında, bir tırnak yarasında, bir dolmuş sırasında 
Kalır bir odada, bir yastık oyasında, bir mum ışığında, bir yer yatağında

Kalır dilimizde, yinelenen bir şarkıda, bir okul çıkışında, bir çocuk bakışında
Kalır bir kitapta, bir masal perisinde, bir hasta odasında, bir gece yarısında
Kalır bir durakta, yırtık bir afişte, buruk bir gülüşte, dağılmış yürüyüşte

Kalır bir sokakta, bir genel telefonda, bir soru yanıtında, bir komşu suratında
Kalır bir pazarda, bir kahve kokusunda, bir tavşan niyetinde, bir çorap fiyatında
Kalır bir yosunda, bir deniz kıyısında, bir martı kanadında, bir vapur bacasında 

Aşk hiç biter mi?


***

Jimin çok acı çekmişti, evet. Peki ya Jinyoung’un ortadan kaybolup mutlu mesut yaşadığını mı sanıyorsunuz? Hepimiz böyle olmadığını biliyoruz. Acı dolu günler geçirmişti Jinyoung, en az Jimin kadar kırgın, üzgün ve kızgındı. Ne var ki üzerinden bir ay geçmeden ikinci bir darbeye uğradı Jinyoung. Bu kadar acı ona fazlaydı, o trafik kazasında hayatının bir bölümü yok oldu. Bunu fırsat bilen abisi, Jimin adına ne varsa yok etti. Hatırlayıp, daha fazla acı çeksin istemiyordu. Nitekim Jinyoung’un hayatındaki tek sorun hatırlayamadığı yılları olmuştu. Ondan öncesi zaten çocukluk, yani mutluluk demekti.
                Belki bu iki hayat böyle devam ederdi. Jimin aklına geldikçe hüzne boğulur, dolan gözlerini gizlemeye çalışırdı. Jinyoung ise hayatında böylesine değer verdiği birinin olduğundan habersiz yaşardı. Ama o gün oradan geçerken camekandan gördüğü o kız öyle bir his uyandırmıştı ki farkında olmadan içeri girmişti. Abisine tarif ettiğinde hemen anlamıştı Jimin’den bahsettiğini. O gece uzun uzun düşünmüştü, kader bunca yıl aradan sonra ikisini yeniden karşı karşıya getirmişse bunun bir anlamı olmalıydı değil mi? Ve sonra her şeyi kendi bildiği en ince ayrıntısına kadar anlattı. Koskoca adam ağlamaya başlamıştı dinlerken… Evet aklı hatırlamıyordu olanları ama yüreği hissettiği duyguları unutabilir miydi hiç?

***

-“Asıl sen neden söylemedin?” diye sordu Jinyoung.
Jimin boş gözlerle baktı ona… Jinyoung ekledi:
-“Seni sevdiğimi.”
-“Kim olduğumu bile hatırlamıyordun ki.”
Çoktan gözleri dolmuştu ikisinin de, gözyaşları süzülmeye başladı.
-“Ne önemi var? Hatırlamayı en çok istediğim kişi sendin. Her kar yağdığında yüreğimde hissettiğim o acının sebebini sorguladım yıllarca… Güneş batarken kalbimdeki yaranın neden olduğunu merak ettim. Biliyordum biri vardı… Ama lanet olsun! Bir türlü anımsayamıyordum işte.”
-“Madem beni arayacaktın neden gitmemi istedin?”
-“Bilmiyorum.” Dedi Jinyoung. “Hatırlamıyorum… Ama o engel her ne idiyse artık yok. Beni senden uzak kalmak zorunda bırakan bir şey yok. Ne yaptığımı hatırlamıyorum ama affet beni.  Meğer senmişsin yıllar boyu aradığım… Yeniden buldum şimdi seni, ne söylersen haklısın, ne yaparsan yine öyle. Ama fark etmez, bu sefer izin vermeyeceğim gitmene.”

Jimin cevap vermedi çünkü konuşmak istemiyordu. Uzatılan mendilleri de geri çevirdi çünkü gözyaşlarını durdurmak da istemiyordu. Çantasından bir fotoğraf çıkarıp Jinyoung’a uzattı. Arkasındaki notta kendi el yazısını tanıması zaman almadı. Resmin üzerindeki tarih 7 yıl öncesine aitti.

“Beni seviyorsan ihtiyacım olan her şeye sahibim.” (The Clearing 2004)

-"Ama ben hatırlıyorum." dedi en sonunda Jimin. "Hiç unutmadım."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder