Yazarın Notu: Bu bölüm Jinyoung ile Jimin’in trajikomik
hikayesidir.
***
Her
şey soğuk ve karlı bir kış gününde başlamamıştı. Ama öyle bir günde sona ermişti. Tipi
başlamış, insanların evlerine saklanmıştı. Ne bir ses ne bir yüz vardı beyaz
sokaklarda. Yer beyaz, gök beyaz, evler, ağaçlar, arabalar beyazdı.
“Her zamanki yerde.”
Jimin böylesine soğuk bir
günde Jinyoung’un onu ne demeye çağırdığını merak ediyordu. Yine de Jimin karı
severdi, soğuktan donacak bile olsa… Geldiğinde Jinyoung oradaydı, oturmuş
soğuktan titreyen çenesine hakim olmaya ve ellerini cebine koyarak ısınmaya
çalışıyordu. Jimin elinden geldiğince sessiz ve yavaş hareketlerle Jinyoung’un
yanına geldi. Jinyoung ona baktı, suratı kıpkırmızıydı. Çok beklemiş olmalıydı,
Jimin’in içi cız etti.
-“Geldim.” Dedi.
-“Senden bir şey isteyeceğim.” Diye cevap verdi Jinyoung.
O ise sesini çıkarmadı.
-“Git. Bir daha gelmemek üzere, git.”
-“Git desen bile gitmeyeceğime söz vermiştim.”
-“Sözünü tutmanı istemiyorum.”
-“Git dediğinde gidip, gel dediğinde gelmemi mi bekliyorsun?
Ben hayatın önünde eğilmedim ki senin karşında eğileyim?” (Al Capone)
-“Peki, ben seni istemiyorsam bile, kalmaya devam mı
edeceksin?”
-“Beni istemediğine inandırabilirsen, belki giderim.”
-“…”
-“…”
-“Gitmen
gerektiğinde gitmezsen, gittiğinde geç kalmış olursun.” (The World Fastest
Indian 2005)
-“Şimdi
gidebilirim belki ama biliyorsun, bazen gitmek yıllar sürebilir.” (Nuovo Cinema
Paradia 1988)
***
Onu
inandırması mümkün değildi. Çünkü Jimin ona inanmayacak kadar seviyordu onu.
Daha da kötüsü o da kendi söylediğine inanmayacak kadar seviyordu Jimin’i.
Peki
neden Jinyoung neden gitmesini söyledi içindeki bunca sevgiye rağmen?
Bilmiyoruz. Belki annesi onaylamamıştı bu ilişkiyi, belki de en iyi arkadaşı
aşık olmuştu Jimin’e… Belki sadece onu hak etmediğini, daha iyilerine layık
olduğunu düşündüğü için yapmıştı bunu… Belki de böylesine bir zaaftan kurtulmak
istiyordu kendince… Dediğim gibi nedenini bilmiyoruz. Ama ne önemi var ki
nedeninin? Sonucunda bu olay Jimin için yeterince yakıcı ve yıkıcı olmuştu
değil mi? Acı verici bir ayrılığın yaşattığı tüm olumsuzlukları tatmış, en
sonunda kendine tutunacak bir dal bulmuş ama içindeki bu acı hiç yok olmamıştı. Ufak bir şeyde, üzerinden hiç zaman geçmemişçesine
canlanırdı.
Aşk hiç biter mi?
Kalır adımızla, bir
sokak duvarında, bir ağaç kabuğunda, bir takvim kenarında
Kalır bir çiçekte, bir defter arasında, bir tırnak yarasında, bir dolmuş sırasında
Kalır bir çiçekte, bir defter arasında, bir tırnak yarasında, bir dolmuş sırasında
Kalır bir odada, bir
yastık oyasında, bir mum ışığında, bir yer yatağında
Kalır dilimizde, yinelenen
bir şarkıda, bir okul çıkışında, bir çocuk bakışında
Kalır bir kitapta, bir
masal perisinde, bir hasta odasında, bir gece yarısında
Kalır bir durakta, yırtık bir afişte, buruk bir gülüşte, dağılmış yürüyüşte
Kalır bir durakta, yırtık bir afişte, buruk bir gülüşte, dağılmış yürüyüşte
Kalır bir sokakta, bir
genel telefonda, bir soru yanıtında, bir komşu suratında
Kalır bir pazarda, bir
kahve kokusunda, bir tavşan niyetinde, bir çorap fiyatında
Kalır bir yosunda, bir
deniz kıyısında, bir martı kanadında, bir vapur bacasında
Aşk hiç biter mi?
***
Jimin çok acı çekmişti, evet. Peki
ya Jinyoung’un ortadan kaybolup mutlu mesut yaşadığını mı sanıyorsunuz? Hepimiz
böyle olmadığını biliyoruz. Acı dolu günler geçirmişti Jinyoung, en az Jimin
kadar kırgın, üzgün ve kızgındı. Ne var ki üzerinden bir ay geçmeden ikinci bir
darbeye uğradı Jinyoung. Bu kadar acı ona fazlaydı, o trafik kazasında
hayatının bir bölümü yok oldu. Bunu fırsat bilen abisi, Jimin adına ne varsa yok
etti. Hatırlayıp, daha fazla acı çeksin istemiyordu. Nitekim Jinyoung’un
hayatındaki tek sorun hatırlayamadığı yılları olmuştu. Ondan öncesi zaten
çocukluk, yani mutluluk demekti.
Belki
bu iki hayat böyle devam ederdi. Jimin aklına geldikçe hüzne boğulur, dolan
gözlerini gizlemeye çalışırdı. Jinyoung ise hayatında böylesine değer verdiği
birinin olduğundan habersiz yaşardı. Ama o gün oradan geçerken camekandan
gördüğü o kız öyle bir his uyandırmıştı ki farkında olmadan içeri girmişti.
Abisine tarif ettiğinde hemen anlamıştı Jimin’den bahsettiğini. O gece uzun
uzun düşünmüştü, kader bunca yıl aradan sonra ikisini yeniden karşı karşıya
getirmişse bunun bir anlamı olmalıydı değil mi? Ve sonra her şeyi kendi bildiği
en ince ayrıntısına kadar anlattı. Koskoca adam ağlamaya başlamıştı dinlerken… Evet
aklı hatırlamıyordu olanları ama yüreği hissettiği duyguları unutabilir miydi
hiç?
***
-“Asıl sen neden söylemedin?” diye sordu Jinyoung.
Jimin boş gözlerle baktı ona… Jinyoung ekledi:
-“Seni sevdiğimi.”
-“Kim olduğumu bile hatırlamıyordun ki.”
Çoktan gözleri dolmuştu ikisinin de, gözyaşları süzülmeye
başladı.
-“Ne önemi var? Hatırlamayı en çok istediğim kişi sendin.
Her kar yağdığında yüreğimde hissettiğim o acının sebebini sorguladım yıllarca…
Güneş batarken kalbimdeki yaranın neden olduğunu merak ettim. Biliyordum biri
vardı… Ama lanet olsun! Bir türlü anımsayamıyordum işte.”
-“Madem beni arayacaktın neden gitmemi istedin?”
-“Bilmiyorum.” Dedi Jinyoung. “Hatırlamıyorum… Ama o
engel her ne idiyse artık yok. Beni senden uzak kalmak zorunda bırakan bir şey
yok. Ne yaptığımı hatırlamıyorum ama affet beni. Meğer senmişsin yıllar boyu aradığım… Yeniden
buldum şimdi seni, ne söylersen haklısın, ne yaparsan yine öyle. Ama fark
etmez, bu sefer izin vermeyeceğim gitmene.”
Jimin cevap vermedi çünkü konuşmak istemiyordu. Uzatılan
mendilleri de geri çevirdi çünkü gözyaşlarını durdurmak da istemiyordu. Çantasından
bir fotoğraf çıkarıp Jinyoung’a uzattı. Arkasındaki notta kendi el yazısını
tanıması zaman almadı. Resmin üzerindeki tarih 7 yıl öncesine aitti.
“Beni seviyorsan
ihtiyacım olan her şeye sahibim.” (The Clearing 2004)
-"Ama ben hatırlıyorum." dedi en sonunda Jimin. "Hiç unutmadım."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder