Ona sarıldığımda kırılacak gibi görünen ince insan...
Bir kelime veda etmeden gitti.
Hatta veda sözü hakkında düşünmediğim zaman...
Gökyüzü çok üzgündür ve yağmur düşer.
Gözyaşları düşer iki gözümden...
***
-“Soo-Soomin?”
-“Merhaba.”
-“…”
-“Çok mu geç kaldım?”
-“Geldin ya… Mühim olan zaman değil.”
-“Kaybettiğimiz zamanlar da mı?”
-“Önümüzde uzun bir hayat varken mi? Hayır.”
***
Sizlere, ayrı geçen bu zaman
zarfında Soomin’in neler yaşadığını anlatmak isterdim.
Ama bu sadece daha önce söylenen sözleri yinelemek olur.
Çünkü Chunghee ne idiyse Soomin de oydu.
Ama bu sadece daha önce söylenen sözleri yinelemek olur.
Çünkü Chunghee ne idiyse Soomin de oydu.
***
Uzun zaman geçtiği için
önünde durmaya, alışmaya çalışıyordum
Ama yine de hala kıymetlisin benim için
Utangaç olup sana teşekkür edemediğim için benden nefret ettin mi?
Bir noktada alıştığım sevginin her zaman var olacağını sanmıştım
Bir aptal gibi bunun doğal olduğunu düşündüm
Ama yine de hala kıymetlisin benim için
Utangaç olup sana teşekkür edemediğim için benden nefret ettin mi?
Bir noktada alıştığım sevginin her zaman var olacağını sanmıştım
Bir aptal gibi bunun doğal olduğunu düşündüm
-Sahip olduğum tek şey;
yürekten özürüm…
Uzun zaman geçse bile ”Seni
seviyorum ” diyemedim
Çünkü ben beceriksizim ama ;
Beraber ağladığımı güldüğümüz o silinmez anılara sahibim
Çünkü ben beceriksizim ama ;
Beraber ağladığımı güldüğümüz o silinmez anılara sahibim
Bebeğim seni seviyorum,
teşekkürler
Sana sarılacağım, seni seviyorum,
Karanlıklar geliyor olsa bile, seni seviyorum,
Sana sarılacağım, seni seviyorum,
Karanlıklar geliyor olsa bile, seni seviyorum,
Yemin ederim, sonsuza
kadar…
***
-“Hana? Müsait misin? Buluşabilir miyiz?” diye sordu
Chunghee.
-“Aslında Jimin’le gitmem gereken bir yer var.”
-“Bu çok önemli…”
Hana daha önce Chunghee’nin herhangi bir şey için “çok önemli” dediğini hiç
duymamıştı.
-“Tamam,” dedi. “En kısa zamanda orada olurum.”
Oraya
gittiğinde Chunghee ayakta duruyordu ve Hana’nın onu tanıdığından günden beri hiç böyle
görünmemişti. Hiçbir zaman bu kadar dik durmamış, gözleri böylesine parlamamıştı.
Aslında sözlere ihtiyaç yoktu, göz göze geldikleri anda Hana, anlamıştı.
-“Geri döndü, değil mi?” diye sordu gülümseyerek.
Chunghee şaşkınlıkla ona baktı.
-“Soomin yani... Gelmiş olmalı…”
-“Nasıl anlayabilirsin ki bunu?”
-“Gözlerinden elbette. O hülyalı bakışlar yerini heyecan dolu parıltılara bırakmış.”
Sessizlik.
-“Beni sevmiyorsun değil mi?” diye sordu Chunghee.
-“Seviyorum, hem de çok. Ama arkadaşım olarak, abim
olarak. O yüzden çok sevindim dönmesine… Senin kadar ben de mutluyum
artık. Çünkü ne yaparsam yapayım Soomin olmazdım, olamazdım. Senin acını da
ondan başkası dindiremezdi. Ben sadece yardım edebilmek adına kaldım hayatında.
Soomin dönecekti, biliyordum. Yüreğindeki sevgiyi ben bile hissedebiliyorsam
‘mesafelerin önemi yok, o da hissediyor’ diye inanıyordum. O gelene kadar
teselli etmek istedim seni, onun gülüşüne sahiptim ne de olsa... Değil mi? Nasıl
bildiğimi sorma. Yine gözlerin ele verdi çünkü seni, ben her güldüğümde bugünkü
gibi parlıyordu gözlerin... Ben eminim yüreklerinizden, Soomin sana, sen Soomin’e aitsin… ”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder