13 Aralık 2013 Cuma

Gaemjeong Belsoli -14.Bölüm-

Yazarın Notu: Bu herhangi bir şeyin sonu değildir. 
Ama en başından beri bahsettiğimiz iki insan için önemli bir şeylerin başlangıcıdır.


Senin soğuk ellerin,  titreyen dudakların…
Hiçbir şey olmamış gibi katlanıyorsun buna.

Biriyle eski günler hakkında konuşmaktan korkuyor musun?
Konuşmak istediğin sözleri yutkunmak için kendini zorlamaktan…

Karanlık gökyüzünü terk etmeyen yıldızlar gibi,

Aşkın bağlılığıyla sonsuza kadar beraber olmak…
Eğer ben o kişi olabilseydim,

Senin katı kalbini, tükenmeyen bir sıcaklıkla kucaklardım...

Gerçeğe karşı koyduktan sonra, kalbin acı içinde olsa bile,
Her gözyaşının sonunda, bir ışık vardır; karanlığı aydınlatan ve zamana akan.
Durmuş olan dayanılmaz kalbin içinde,
Biz bu sıcaklıkla birbirimizi hissedebiliriz…

Herkesin sahip olduğu yaralar ve yakınmalar,
Herkes onları kucaklamak, benimsemek için bir yer arıyor.
Ben sadece bir kişi için, sadece senin için,
Güzel dünyanın bir parçası olacağım.

Yalnız, dünyanın sonunda; kalbim,
Terk edilirsen, yalnız bırakılırsan; korkma…
Çok uzun bir zaman oldu; hadi aşkımı anla…
Bunu koruyacağım; biliyorsun… Aşk şüphesizdir;

Hadi…
Aşkımı anla…




***

-“Öncelikle… Sapıkça göründüğünü biliyorum ama gerçekten öyle değil.” Dedi Kyuhan, kendini ancak toparlayabilmişti.
-“Sen gelene kadar düşündüm. Pek çok mantıklı açıklaması olabilir ama yine de korkunç görünüyor. Chunghee mi istedi?”
-“Açıklayacağım ama önce sakin ol. Otur, sana bir çay yapayım.”

Hana başıyla onayladı. Eğer daha önce Kyuhan’la pek çok anı paylaşmamış olsalardı tek yapacağı koşarak gitmek olurdu ama bu sefer sezgileri ona güvenmesini söylüyordu.

                Çok geçmeden Kyuhan elinde iki bardakla döndü. Karşısına geçtikten sonra:
-“Bana Chunghee’den bahset.” Dedi.
-“Açıklama yapacağını sanıyordum.”
-“Yapacağım ama konunun onunla da ilgisi var. Hem bir düşünsene… Hemen her şey hakkında sohbet ettik ama Chunghee adına hiçbir şey anlatmadın bana.”
-“Dürüst olmam gerekiyor sanırım.” Kyuhan güldü:
-“Eh… Her şey karşılıklı.”
-“Değil, benim evimde senin bir resmin bile yok. Hem zaten resim de çizemem. Neyse, konuyu dağıtmayacağım ki bir an önce cevabımı alabileyim.”
-“Chunghee diyorduk…”
-“Ne anlatmamı istiyorsun?”
-“Her şeyi.”
-“Chunghee benden etkilenmişti çünkü ben güldüğümde Soomin’e çok benziyorum. Ben de ondan etkilenmiştim çünü bilirsin… Onun çok farklı bir aurası var. İnsana güven veriyor.”
-“Sonra?
-“Sonra çıkmaya başladık. Ama şimdi geri dönüp bakınca bu ilişkiye ne diye girdiğimi anlayamıyorum. İkimiz de sevmiyorduk birbirimizi. Ve o çok üzgündü, Soomin’in gidince boşlukta kalmıştı. Bir darbe de ben vurmak istemedim. O yüzden bu kadar uzun sürdü.”
-“Mantıklı görünmüyor…”
-“Değil çünkü.”
-“Peki ya Soomin dönerse ne olacak?”
-“Ayrılacağız.”
-“Kesinlikle mantıklı değil.” Kısa bir sessizlik oldu.
-“O-onu sevmiyor musun yani?” diye sordu Kyuhan tereddütle.
-“Neden bugün herkes aynı şeyi soruyor? Seviyorum ama bir arkadaş ya da abi gibi… Zaten benim kardeşim de yok. Neyse,  ben anlattım. Yani Chunghee mi istedi diye düşünüyorum ama sonuçta bunu isteyecek kadar yakın değildik… O yüzden… Bir anlam vermek zor…”

Sessizlik.

-“Gerçekten de biraz aptalsın değil mi?”
-“Sanırım bayağı aptalım.”
-“Bir yandan da… Konuştuğun zaman bilgece konuşuyorsun. Ama hiçbir şey anlamıyorsun. Bu nasıl olabilir?”
-“Aptal olabilirim ama duygusuz değilim. Biliyorsun ben radyo programı yapıyorum… Orada insanlar beni arıyor ve aslında tek istedikleri onları dinlemem. Çoğu kimse onlara söylediklerimi dikkate almıyor, hatta dinlemiyorlar bile… Bunu biliyorum. Yine de kendimi onların yerine koyuyorum. Duygularını hissediyorum ama karalarımı etkilemesine izin vermiyorum. Mantıklı düşünmeye çalışıyorum… Ne yapılması gerekli? Sonra fikrimi söylüyorum. Ve yine biliyorum, insanlar bilmiş davrandığımı düşünüyor. Ben kimim ki onlara akıl veriyorum? Ama buna rağmen söylediklerim akıllarının ve kalplerinin bir köşesinde kalıyor. Belki işe yarıyor belki yaramıyor ama bir kişiye bile yardımcı olabilmişsem bunun mutluluğu bana uzun süre yetiyor. Her neyse konuyu yine dağıttım değil mi? Demek istediğim söylemezsen anlayamam seni… Ama söylersen yardım edebilirim.”

Sessizlik.

-“Watson’ı hatırlıyor musun?”
-“Ne demek istiyorsun? Chunghee’nin sana Watson demesi mi?”

Kyuhan cevap vermedi. Hana’nın gözlerine baktı…
Ve Hana hatırladı.
Holmes bu hikâyede şifreleri çözen değildi. Şifrenin kendisiydi.

"Sana sessiz kalma yeteneği bahşedilmiş Watson, bu da seni çok değerli bir dosta dönüştürüyor."

***

“Bilmiyorum… Bunu nasıl anlayabilirim? Onu gerçekten sevip sevmediğimi.”

“Bana neden sürekli mutsuz ve yorgun hissettiğimi anlattınız.”

“Gerçekten mutlu olabileceğime inanmaya başladım. Her şeye rağmen…”

“Ne yapmak istediğim ya da kim olmak istediğim sadece benim elimde.
Yani mutlu olmak da öyle… Ve ben artık bunu yapabileceğimi inanıyorum.
Umut ediyorum. Çünkü korktukça tutsak, umut ettikçe özgürüm.”

“Ben… Ben o kadar çok şeyden korkuyorum ki…
En başta da korkularımı itiraf etmekten korkuyorum.
Bunun üstesinden gelmek… Öylesine zor ki… ”

“Ben… Ben ağlamaktan korkuyorum.
Bu beni daha da güçsüzleştirecekmiş gibi hissediyorum.
Bazen ağlamayı çok istememe bunu yapmak beni ölesiye korkutuyor.”

“Yani ben şimdi bu vicdan azabıyla yaşamak zorunda mıyım?”

“Daha önce demiştim, arkadaşımın olmadığını ve bu yüzden de kitaplara sığındığımı…
Ta ki onunla tanışana kadar…
O zaman dek, o repliğin benim için söylendiğini sanıyordum.
‘Aradığı dostluğu belki de sevdiği kitaplarda bularak yalnızlığın kollarında yürümek istemişti.’”

“O ise benim sessiz, içe dönük halimi seviyordu.
‘Sana sessiz kalma yeteneği bahşedilmiş Watson, bu da seni çok değerli bir dosta dönüştürüyor.’ Derdi. Ben de gülerdim, dışarıdan bakıldığında, kişilik olarak Sherlock olan benim gibi gözükse de, onun içinde yatan Holmes’u da yalnız ben biliyordum.”

“‘Gülersen bütün dünya seninle birlikte güler, ağlarsan tak başına ağlarsın.’ Demişti.
Ve ben onun bunu söylemesine neden olan şeyi anlamak için gözlerine baktığımda
saf acı görmüştüm, katıksız… O zaman fark etmiştim onun da bir insan olduğunu… Onun da her zaman gelecekten umutlu ya da hayata karşı güçlü olmadığını… Pes etmiş görünüyor, ‘Burada kendimizi mahvetmek, kalplerimizi kırmak, yanlış insanları sevmek ve ölmek için bulunuyoruz,’ Diyordu. Ve ne kadar bencil olduğumu görmüştüm o gözlerde.

“Ama artık bu beni mutlu ediyor çünkü yaslanabileceğim doğru insanın
o olduğunu ve onun da çok sağlam olduğunu biliyorum.”

“Bilemiyorum… Gerçekten öyle mi oluyor emin değilim…
Başka insanların mutluluğu için çabalarken kendi benliğimden oluyorum.
Zaten bu dünyada ne zaman bir mutluluk parıltısı bulsam
her zaman biri çıkıyor ve bunu mahvediyor.”

“Yakından tanımak istediğim biri var.
Şuan, yani ondan uzakta olduğum şuan, çok hoş bir insan olduğunu düşünüyorum
ve onun yanında olmanın nasıl bir his olduğunu merak ediyorum.”

“Bilmiyorum…
Her ne kadar yanımda gibi dursa da artık o ulaşabileceğimden çok daha uzaklarda.
Eskiden onun dünyanın öbür ucunda olduğunu düşünürdüm ama şimdi başka bir gezegende.”

“Haklısın. Çok bekledim. Farkına varamadım.
Onu uzaklarda aradım. Akıl edemedim.
Bana el uzattı defalarca ama bir türlü uzanıp tutamadım.”

“Bahsettiğim bir kişi vardı ya… İşte o… Çok sık görüşüyoruz.
Gerçi sadece arkadaşız ama şimdilik bu bana yetiyor.
Genelde fazla zamanımız olmuyor ama paylaştığımız şeylerin ağırlığını hissedebiliyorum.”

“Bekleyeceğim. Fark etmesini…
Ama eğer beni duyabilseydi ona şunu söylemek isterdim:
Parmak izlerin dokunduğun hayatlardan kaybolmuyor.”

***

-“Açıklamış sayılırım, değil mi?” diye sordu Kyuhan hüzünlü bir gülümsemeyle.
-“Neden… Daha önce söylemedin?”
-“Geç kalmıştım çünkü. Hem duygularımın karşılık görmesi o kadar önemli değildi. Ben seni seviyordum ya, bu bana yeterdi. Gerçek aşk karşılık olarak hiçbir şey beklemediğin yerde başlar diyen Exupery değil miydi?”
-“Ben… Ben…”
-“Hayır hayır, zorlama kendini. Bir şey söylemene gerek yok.”
-“Ama söylemek istiyorum. Radyoda konuştuğum o adamın gerçek olma ihtimali benim için o kadar uzaktı ki… Çünkü bana hayalindeki insan tarif et deseler onun varoluşundan daha güzel olamazdı tasvirim. Sana tuhaf geliyor olabilir çünkü sadece radyoda konuştuk… Ama ben hayatım boyunca böyle bir insan tanımadım. Öylesine derindi ki duyguları içinde kaybolmuştum ve kendine karşı öylesine dürüsttü ki ben o adama tanımadan aşık olmuştum.”

Kyuhan konuşmak istedi ama söyleyecek bir şey bulamıyordu.

-“Gerek yok.” Dedi Hana.
-“ Sözcüklerden öte tüm ihtiyacım olan göstermen…
Beni sevdiğini söylemesen de olur.
Çünkü bilmiş olurdum.”

***


Seni seviyorum demek

Senden duymak istediğim sözcükler değil
Bu değil senden istediğim
Keşke bilsen de söylemesen
Bana nasıl hissettiğini gösterebilsen ne kolay olurdu

Sözcüklerden öte tüm yapman gereken onu gerçek kılmak
Beni sevdiğini söylemesen de olur
Çünkü bilmiş olurdum

Eğer kalbim ikiye parçalanmışsa ne yapardın
Sözcüklerden öte ne hissettiğini göster ki aşkın benim için gerçek olsun

Eğer bu sözcükleri alıp gitsem ne derdin

Sadece beni sevdiğini söyleyerek
Her şeyi yeni baştan yapamazdın
Şimdi seninle konuşmaya ve anlamana çalışıyorum
Tüm yapacağın gözlerini kapamak
Ve ellerini uzatıp bana dokunmak
Sıkıca tut beni ve asla gitmeme izin verme

Sözcüklerden öte tüm ihtiyacım olan göstermen
Beni sevdiğini söylemesen de olur
Çünkü bilmiş olurdum



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder