4 Şubat 2014 Salı

You Say Goodbye, I Say Hello #2


Florida’ya dönmedim. Ben buraya geri dönmek için gelmemiştim. Ya kabul edilecektim ya da soluğu başka bir okulda alacaktım. Ne olursa olsun oraya asla geri dönmeyecektim.


Florida’yı sevmediğimi sanmayın. Dört mevsim yağmur yağar ve onu hatırlatan pek çok yere sahip… Bununla birlikte insana hapsolmuşsunuz hissi verir. Anne rahmi gibi nemli ve karanlıktır. Bu yüzden oradan çıkmak gerçek dünyaya gözlerini açmak gibi hissettirir. Kimse üniversiteyi Florida’da okumak istemez. Üniversitede bile hala orada iseniz hayatınızın sonunda kadar oraya tıkılıp kalırsınız. Ve bir hiç olmaya devam edersiniz.

Sonucu beklemek tam bir işkenceydi. Kabul edilmediğimi öğrenirsem belki pes etmezdim ama moralim sıfırın altına düşerdi ve yeniden toparlanmak zor olurdu. Yanımda beni teselli edecek o da yoktu. Başka insanlarınki bir kulağımdan girer diğerinden çıkardı ama o farklıydı. Boş ver demezdi, bir dahakine daha iyisini yaparsın falan. O farklıydı. Sadece kendi hayatından bir bölüm anlatırdı ve bu anısı üzerimde öyle bir etki yaratırdı ki o andan itibaren üzülemezdim, istesem bile yapamazdım bunu.

Nasıl tanışmıştık? Çok net değil… Satranç kulübündeydim, benim partnerim kulüpteki oyuncuların en iyisiydi. Düzenli olarak yenildiğimi söylememe gerek yok herhalde, kimi zaman da berabere kalırdı ama bu oldukça istisnai bir durumdu. Yine de bu onu sevmeme engel değildi. Sonra bir gün, aniden kulüpten çıktı. O kadar üzülmüştüm ki gittiği için ona küsmüştüm. Sonra onun yerine o geldi. Siyah saçlı, uzun boyluydu. Bal rengi gözleri vardı ama onun gözlerine nadiren bakardım. O kısa anlar bütün netliğiyle hafızama kazınmış… İlk zamanlar bu yüzden hiç sevmezdim onu. Ayrıca ukalanın tekiydi, onun beni yenmesine tahammül edemiyordum. Ve o giden arkadaşımdan da daha iyi oynuyordu. Çok fazla dayanamadım. Gelişinden bir sene sonra ben de kulüpten ayrıldım. Bu dönemde birbirimize çok uzaktık.

Aradan yıllar geçti. Satranç oynamaya yeniden başladım. O hala oradaydı ama bu sefer onu görmezden gelmeyi denedim. İlginçtir bu sefer de o bana kafayı takmıştı. Durup dururken yanıma, gelir yüzüme dokunur, alakasız şeyler sorardı. Matt’i yani abimi de tanıyordu ama bana gelip farklı isimler kullanarak konuşurdu. “Alex’i gördüm geçen gün, bir selam bile vermedi,” derdi. Ama benim abimin adı Alex değildi ve o da bunu biliyordu. İlk kez bu tuhaflığı ile ilgimi çekmişti. Kulüpte bir yandan ilginç taktikler öğretirdi, bir yandan sürekli beni gıcık etmeye çalışırdı. O sene turnuvaya katıldık, ikinci olmuştum çünkü birinciydi oydu. Her zamanki gibi. Ve ben ikinci kez satranç kulübünden ayrıldım. Sonraki sene kimya kulübüne katıldım. Ve nasıl bir rastlantı ise… O da oradaydı. Bu sefer de birlikte kimya olimpiyatlarına katıldık.

Olimpiyatların gerçekleştiği o gün gerçek anlamda yakınlaşmıştık. Sekiz kişi olarak katıldığımız olimpiyatlarda takımdaki tek kızdım. Herkesin bir arkadaşı vardı, ben hariç… O ise arkadaşlarıyla takılmak yerine bana eşlik etmişti. Bütün gün… Sadece sessizce oturup, etrafa soğuk bakışlar atıyordum, konuşmuyordum, yemek yemiyordum, sinir bozucuydum. Ama o yanımda oturmuştu ve benden iki yaş büyük olmasına rağmen beni ciddiye alarak sohbet etmişti. O yaşta erkekler kendilerinin çok önemli olduklarını sanırlar. O zaman farklı olduğunu anlamıştım. Her şey o gün başlamış gibi hissediyorum. İlk kez o kadar da kötü olmadığına karar vermiştim. Ve ilk kez kendimi önemli biriymiş gibi hissetmiştim.      

Sonra o liseye geçti. Yine de bizim okula gelip gitmeye ve benimle ilgilenmeye devam etti. Bunu neden yaptığını hala merak ediyorum. Neden ben? Bende ne gördü? Bana nasıl sabretti? Bu soruların cevabını almayı çok isterdim, cevabı diğer zamanlarda konuştuklarımızda gizlidir belki ama henüz bulamadım. Derslerimde bana yardım etmeye ve benimle kavga etmeye devam etti. Yine onun sayesinde onun olduğu liseye gidebildim. Kim bilir belki de beni bu yüzden çalıştırmıştı. Onun yanında olmaya devam edeyim diye… Bilemiyorum, herkes bizim aramızda bir ilişki olduğuna inanıyordu. Bana gelince… Gidene kadar benim için arkadaştı, aileydi. Ne zaman gitti, o zaman ona karşı çok daha fazlasını hissettiğimi, bunlardan çok daha fazlası olduğunu anladım. Peki, o ne düşündü, ne hissetti? Bu cevabını bilmeyi en çok istediğim sorulardan biri.

Lise kesinlikle daha eğlenceliydi. Belki de onunla daha çok zaman geçirme fırsatı bulduğum içindir... Düşününce… Bana bu fırsatı veren yine oydu. Hiç pes etmeden beni yanında tutmaya devam etti. Benim yüzümden okuldan atılma tehlikesi bile yaşadı. Ben sorun çıkardıkça o pes etmeden arkamı toplamaya devam etti. Onu sürekli suçladım, ona defalarca bağırdım, hakaret ettim, küstüm ve hatta onu terk ettim. Bir kez bile özür dilemedim, haklı olduğunu kabul etmedim. Teşekkür bile etmedim. Kendini beğenmişin teki olduğu için ondan nefret ettim. Yine de bana saygı duymaya ve beni sevmeye devam etti. Onun da tamamen masum olduğunu söylemem, asla sessiz kalmazdı. Ama yine de benden vazgeçmedi. Buna o kadar uzun süre devam etti ki en sonunda bana kendimi suçlu hissettirdi. Vicdan azabıyla geçen o son iki ayda elimden geldiği kadarıyla her şeyi düzeltmeye çalıştım. Onun gideceğini idrak ettiğimde ona her zamankinden daha çok bağlanmıştım. Onun olmadığı bir dünyayı düşünemeyecek kadar…

Arkadaşlarıyla bir rock grubu kurmuşlardı, müziğe taptığımı bilirdi, grubun vokali olduğumda dünyalar benim olmuştu. Gitar da çalıyordum tabi ama beni vokal yapmasının nedeninin bana olan zaafı olduğunu düşünüyorum. Sesim fena değildi ama onunki daha uygundu. Bunu diğerlerinin bilmemesi de bizim sırrımızdı. Başka sırlarımız da vardı tabi... Yalnız kaldığımız zamanlarda bana pek çok şey anlatırdı. Beni değiştiren, büyüten, olgunlaştıran şeyler. Bana diğerlerinden farklı olduğumu söylerdi. Hiçbir zaman neden diye soramadım. O konuşurken hep sessiz kalırdım. Sadece onu tanımaya çalışırdım, daha çok konuşsun isterdim. Zor bir bilmeceydi, gidene kadar onu çözemedim.

Son günümüz o kadar sıradandı ki… Ona veda ederken hiçbir şey diyememiştim. Gitme, beni unutma, yine gel ya da başka herhangi bir şey. Yüzüme bakmıştı, hissediyordum, bir şey dememi beklemişti ama ben sustum. Bunun “son” olduğunu idrak edememiştim. Zannediyordum ki yine gelecekti, kavga edecektik, sinirden gülecektik ve sonra barışacaktık. Ve her zaman yaptığı gibi yanağımı okşayacaktı. Bu önceleri çok rahatsız ederdi beni ama sonradan güvende hissettirmeye başladı. Beni kolunun altına aldığında, elimi tuttuğunda, yanağımı okşadığında… Gittiğini ve bir daha dönmeyeceğini o kadar geç anladım ki… Yine de aradan geçen iki yıla rağmen hemen her gün rüyamda görüyorum. Etkisinden çıkmam zor oluyor, kafamı yeniden toplamam…

Sormak istediğim başka bir soru daha var. Yıllarını benim peşimde koşarak harcadı. Nedeni belirsiz bir şekilde bunu yaptı ama sonra üniversiteye gidince... Gitti ve bir daha dönmedi. Bir kez olsun aramadı, nasıl olduğumu merak etmedi. Ona ulaşmaya çalıştım ama olmadı, yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyorum. Bunu bana nasıl yaptı? Birlikte beş uzun yıl geçirdik, her zaman yanımda oldu ve tam da ona ihtiyacım olduğu zamanda… Gitti ve bir daha dönmedi. Gözlerimi kapattığımda yüzü beliriyor.  Ona soruyorum, “Neden bir kez olsun aramadın? Beni hiç sevdin mi gerçekten? Hayır desen gülerim, bunca zaman neden bana dayandığını açıklayacak başka bir neden yok çünkü.  Evet desen yine gülerim, madem seviyordun neden bir kez olsun merak etmedin beni? Aklıma soktuğun düşüncelerle ve sorularla baş başa bıraktın beni. Neden?”

Posta kutusundaki mektubu görünce elim titremeye başladı. Zarfı açmak için içeri girdim, bunu nasıl yaptım bilmiyorum. Yutkundum ve katlı kâğıdı itina ile zarftan çıkardım. Başını okumadım bile, sonuna odaklanmıştım ve… Bu bir rüya olmalıydı… Ben Laren Stilness, Pennsylvania Üniversitesi’ne kabul edilmiştim.


Şimdi tek yapmam gereken, eğer hala buradaysa, onu bulmaktı.

8 yorum:

  1. Beni heyecandan öldürmek zorunda mısın? Ciddiyim! Her paragrafta, her cümlede insanın duygularında ani bir dönüş yapmayı nasıl beceriyorsun? Neyse, daha fazla kafanı ütülemeden, bu boş gereksiz soruları devam ettirmeyeceğim, sen de cevaplama zaten. Şu hikayenin yeni bölümünü yayınlasan benim için yeter. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O zaman cevap vermiyorum, zaten cevabı da bilmiyordum :D
      Her güne bir bölüm olarak düşündüm ama belki değişebilir. ^^

      Sil
  2. Bu öylesi bir hikaye ki kıza bile kızamadım. Aslında tam da istemediğim bir tip ama olmadı işte. O çocuğu istiyorum ben ya. Aralarındaki ilişki beni bir adımdan daha fazla yaklaştırdı normal ilişkilere. Belki de çok normal olmadığındandır. İçten samimi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim kızlarıma kızma zaten :D Açıkçası benim de sevmediğim bir karakter oldu ama niyeyse gıcık da kapmıyorum. Çocuk... Fazla merak etmeyin bence ama normal değil, evet.

      Sil
    2. Onu bana getir ya istiyorum onu :D

      Sil
    3. Ben onu da sevmedim :D

      Sil
    4. Aa niye :O

      Sil
    5. Çünküüüüüü bilmiyorumm :D

      Sil